3 Nisan 2010 Cumartesi

Yanık umut kokusu


...SİN/SEN


adını yazdığım masa kadar olsun
dilime türkü edemediğimsin sen
kuşatan sevdan acıtır bir o kadar
bir adım öteye gidemediğimsin sen

kavuşsam gün demeden gece demeden
yorulsam her an yolunu beklemekten
kesilip nefesim, yemeden içmeden
yüzünün hüznüne kıyamadığımsın sen

içim ürperir elini tuttukça ellerim
şaşırıp sözünü tutulur hep dillerim
gelir elbet der, deli gönlüm eylerim
arayıp izini, tozunu bulamadığımsın sen

uyuyup dizlerinin dibinde bazen arasıra
sığmadı bu sevgi ne aya ne yıla ne asıra
çıkmaz sokaklar içinde şu aklım şaşıra
doluya sığmayıp, boşa koyamadığımsın sen

gözünde yaşı bir türlü dindiremediğim
kokunu doyasıya içime sindiremediğim
çok sevsem de bir türlü bildiremediğim
kavuştukça daha çok doyamadığımsın sen...


1 Nisan 2010 Perşembe

Yıllardan biz, aylardan nisan



demeli...
artık demeli.
eğip bükmeden kelimeleri
yeri, yer demir, göğü gökbakır gibi
seni sevdiğimi yere göğe demeli.

ay aydınlık bir gecede
ıssız adalardan, sessiz koylara
çekmek apansız seni mi?
ve tutuşturmak bir sabah
telaşla uyanırken tenimle tenini.

sağ kolumda yatan,ürkek tenli bir kızın
sol yanında adımı sayıklar sözleri.
öpmek bir rüzgar gibi çarçabuk ve ansızın
deli ve bir o kadar ürkek bakan gözlerini

bir itiraz, bir serzeniş her an
dilsiz ve tuz kokan mevsimlerde
bildim isyan gibiymiş bahara nisan
önce kadınım diyememiş gözlerinde kan
önce insansın,önce insanlık var serde
yıllardan biz, mevsimlerden bahar
aylardan nisan...